Agatha Christie’nin En İyi 5 Romanı ve Gizem Dolu Karakterleri

“On Küçük Zenci,” orijinal adıyla “And Then There Were None,” Agatha Christie’nin belki de en popüler eserlerinden biri. Bir adada sıkışıp kalmış on yabancı ve her birinin sırayla ölüme yaklaştığı bu hikâye, insanın tüylerini diken diken eden bir gerilime sahip. Davetli oldukları bir evde sırayla hayatını kaybeden karakterlerin her birinin geçmişinde karanlık sırlar var. Her ölümle birlikte adadaki gerilim tırmanırken, okur olarak kimin katil olduğunu çözmeye çalışıyoruz. Ancak Christie, bunu o kadar ustalıkla gizliyor ki son ana kadar yanılmanız kaçınılmaz.

Bu kitapta dedektif ya da Hercule Poirot gibi klasik bir çözümleyici yoktur, ama bu durum hikâyeye olan ilgiyi azaltmaz. Aksine, kimin katil olduğunu çözme görevi okura düşer. Böyle bir kurguyla Agatha Christie, gizem türünde çıtayı çok yükseklere taşır.

Agatha Christie’nin diğer meşhur eserlerinden biri olan “Doğu Ekspresinde Cinayet,” büyük dedektif Hercule Poirot’nun zekâsının parladığı bir hikâyedir. Doğu Ekspresi treninde işlenen bir cinayet, Poirot’nun karmaşık bir dava ile karşı karşıya kalmasına yol açar. Trenin içindeki karakterler birer birer sorgulanırken her birinin bu cinayetle bağlantısı olabileceği ihtimali ortaya çıkar.

Poirot, her zamanki gibi dikkatli ve titizdir, ama bu kez davanın çözümü hiç kolay olmayacaktır. Kitabın finali ise tam bir sürprizdir. Doğu Ekspresinde yaşanan bu gizem, her okuru kendine bağlayacak kadar başarılı ve çok katmanlıdır.

“Acı Kahve,” Agatha Christie’nin tiyatro oyunu olarak yazdığı ve daha sonra romana uyarlanan bir eserdir. Bu hikâyede de Hercule Poirot başroldedir. Zengin bir bilim insanı olan Sir Claud Amory, bir buluşuyla ilgili sırrı çalınınca Poirot’dan yardım ister. Ancak Poirot olay yerine ulaştığında Sir Amory öldürülmüş, sır ise hâlâ kayıptır.

Bu kitapta Poirot’nun olayları analiz etme süreci bir kez daha gözler önüne serilirken, Christie’nin karakterleri detaylandırmadaki ustalığı da kendini gösterir. Bu eserin diğerlerinden farkı, tiyatro tadında ilerleyen bir anlatıma sahip olmasıdır; diyalogların yoğunluğu ve karakterlerin gizemli hallerini daha yakından hissettirir.

“16.50 Treni,” Miss Marple’ın olayları çözme yeteneğini sergilediği en iyi kitaplardan biridir. Bir tren yolculuğu sırasında Miss Marple’ın arkadaşı Mrs. McGillicuddy, başka bir trenin camından bir cinayete tanık olur. Ancak bu cinayetin izi hiçbir yerde bulunamaz. Mrs. McGillicuddy dışında kimse cinayete inanmazken Miss Marple, işin aslını öğrenmek için kolları sıvar.

Miss Marple’ın bu gizemi çözmekteki yöntemleri oldukça sıra dışıdır. Zeki, dikkatli ve kendine has bir mizaha sahip olan bu yaşlı dedektif, klasik dedektif kalıplarının dışında yer alır. Bu da onu bir hayli ilginç ve sevimli yapar.

“Roger Ackroyd Cinayeti,” polisiye edebiyatında oldukça önemli bir yere sahip olan ve birçok okur tarafından “Agatha Christie’nin başyapıtı” olarak adlandırılan bir kitaptır. Kasaba halkı tarafından saygı gören Roger Ackroyd’un öldürülmesi, Hercule Poirot için oldukça karmaşık bir davanın başlangıcı olur. Bu kitap, Poirot’nun zekâsının sınırlarını zorlayan, okurları ters köşe eden şaşırtıcı bir sonla bitmesiyle ünlüdür.

Christie bu kitabında öyle bir kurgu yaratır ki, okurlar finalde büyük bir şok yaşar. Özellikle Christie’nin yarattığı psikolojik gerilim ve karakterlerin derinliği, bu kitabı unutulmaz kılar. Poirot’nun sezgileri ve olayları yorumlama şekli ise okuru daha da içine çeker.